Günümüzde beyin göçü
ya da nitelikli işgücü göçünün, göç
akımlarının en büyük parçasını oluşturmaya başladığı
herkes tarafından kabul edilen bir gerçektir. Olgunun kendisi
yeni olmamakla birlikte, günümüz dünyasının
değişen üretim ve birikim rejimi çerçevesinde,
nitelikli işgücüne olan talep artışı;bu artışın özellikle
gelişmiş ülkelerin demografik yapılarından kaynaklı sorunlar
nedeniyle içsel kaynaklarından karşılanamaması ve bir anlamda
yurt dışından nitelikli uzman istihdamının, gelişmiş ülkeler
için daha az maliyetli oluşu, göç akımları içinde
son dönemde nitelikli göçmenlerin payının hızla
yükselmesine neden olan öncelikli unsurlardır. Ülkeler
arasında göçmen tanımlarından kaynaklı farklılıklar
dolayısıyla tam ve doğru istatistiksel sistemler oluşturulamaması
nedeniyle, olguyu izleme anlamında önemli bir açmaz olsa
da, gelişmekte olan ülkelerden, gelişmiş ülkelere 1.5
milyon uzmanın göç ettiği tahmin edilmektedir. Günümüzde
nitelikli göç akımlarının en önemli özelliği,
küreselleşmenin yarattığı ortam içinde, akımların çok
farklı özellikler taşımaya başlaması, dolayısıyla da, tek bir
tanıma indirgenemeyecek kadar, karmaşık ve çok boyutlu bir
özellik kazanmasıdır. Bu noktada, yapılan çalışmalarda,
nitelikli işgücü akımlarını belli ölçütler
özelinde sınıflandırma çabası kaçınılmaz olarak
ortaya çıkmaktadır. Bu çalışmamızda, literatürde
olgunun farklı boyutlarına ışık tutması açısından anlamlı
bulduğumuz Iradele'in altı kategoriden oluşan nitelikli işgücü
göçü sınıflandırmasını aktarmaya çalışacağız.
Motive eden nedenler ya da araçlara
göre, göç, zorunlu göç, etik göç,
beyin drenajı/göçü(brain drain), hükümet
teşvikli ve endüstri çekişli olarak alt gruplara
ayrılmaktadır. Zorunlu göçe örnek olarak 1933'de
Nazi Almanyası'dan kaçan bilim adamlarının farklı
ülkelere göçü gösterilmektedir. Etik göç
ise, baskıcı rejimlerin özellikle bilim adamlarının bilimsel
özgürlüğüne gölge düşürecek
uygulamaları sonucunda ortaya çıkan göç olarak
tanımlanmaktadır. Beyin göçü ise, gelişmekte olan
ülkelerden gelişmiş ülkelere olan işgücü
akışının, kök ülke için mutlak bir kaybın olduğu
durumu içermektedir. Hükümet teşvikli göçler
ise, 1970'li ve 1990'lı yıllarda, ABD, Avustralya, Kanada
gibi ülkelerin göçmen kabul etme politikaları sonucu
ortaya çıkan göçlerdir. 1990'lı yıllarda bu
politikalar, özellikle geçici süreli ve nitelik
düzeyi yüksek işgücüne yönelik olarak,
seçici düzlemde geliştirilmektedir. Endüstri çekişli
göç ise, özellikle çokuluslu şirketler
bünyesindeki içsel işgücü piyasalarının
gerekleri çerçevesinde şekillenen ve herhangi bir
şekilde hükümetlerin kontrolü altında olmayan göçü
tanımlamak için kullanılmaktadır. İnternet ortamının gelişimi
bu şekilde akışkanlık gösteren işgücü ve bu işgücüne
olan talep için çok önemli bir avantaj
sunmaktadır.
Kaynağın ve gidilen yerin doğasına göre;
nitelikli işgücü hareketinin büyük bölümü
gelişmekte olan ülkelerden gelişmiş ülkelere doğru
yaşanmaktadır. Bu noktada, ekonomik fırsatların yokluğu, nitelik
itibariyle gelişmemiş çalışma ortamı ve entelektüel
ortamın olmaması, gidiş kararının alınmasında en önemli
faktörler olarak ortaya çıkmaktadır. ABD,Kanada ve
Avustralya, günümüzde en fazla göç alan
gelişmiş ülke konumundadır. Bunun yanı sıra, Singapur,
Hong-Kong, Tayvan, göç alan diğer çekici ülkeler
olarak karşımıza çıkmaktadır.
Göçe ilişkin araç ya da
mekanizmalara göre; nitelikli işgücü hareketi çok
uluslu şirketlerin içsel işgücü piyasaları,
şirketler arası sözleşmeler, uluslararası istihdam kurumları
aracılığıyla olmak üzere üç önemli alt
kategoriye ayrılmaktadır. Son yıllarda hızla yaygın bir uygulama
haline gelen elektronik istihdam olanaklarının ise çok uluslu
şirketler tarafından artan bir şekilde kullanıldığı görülmektedir.
Kalış uzunluğuna göre; nitelikli
işgücünün uluslararası hareketliliği kalıcı ve geçici
olarak ikiye ayrılmaktadır. Ancak son yıllarda, göç alan
ülkelerin bu konuda sergiledikleri karışık ve çelişkili
tavırlar bu ayrımın da belirsizleşmesine neden olmaktadır.
Gidilen ülkeye entegre olma durumuna göre;
üç alt kategori tanımlanmaktadır. Bunlar, ayrımcılık,
yasal statü yokluğu gibi nedenlerle dezavantajlı durumda
olanlar; içsel piyasalara entegre olabilenler ve ekonomik,
sosyal, politik faktörlere göre avantajlı konumda
olanlardır. Bu entegrasyon biçimlerinin hangisinin ortaya
çıkacağı konusunda, göçmenlerin nitelik düzeyi
kadar, göç alan ülkenin göçmenlere
yönelik uyguladığı politikalar ve toplumun göçmenlere
bakışı da önemli bir etkendir.
Günümüz nitelikli işgücü
akımlarının özellikleri dikkate alındığında, üzerinde
önemli durulması gereken bir diğer önemli kategori,
mesleğin doğasına göre, ortaya çıkan akımlardır.
Günümüzde başta, enformasyon teknolojisi alanına giren
meslekler olmak üzere, bazı mesleklerin artan oranda
uluslararası hale geldiği görülmektedir. Buna
karşın,doktorların mesleğini farklı ülkelerde gerçekleştirme
anlamında göreli olarak daha katı düzenlemelere bağlı
olduğu görülmektedir. Mesleklerin uluslararası hale
gelmesinde, NAFTA(Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması), Avrupa
Birliği ve MRA( Avustralya- Yeni Zelanda Karşılıklı Tanıma Anlaşması)
gibi bölgesel bloklar içinde ortaya çıkan işgücü
dolaşımı ve artan uyumlaştırma programları; GATS gibi uluslararası
anlaşmalar; bazı meslek örgütlerinin meslek uygulamalarının
küresel düzlemde gerçekleşmesi yönündeki
çabaları ve göreli olarak ulusal kontrollerin dışında
kalan yeni nitelikli işgücü piyasalarının ortaya çıkışı
öncelikli etkenlerdir. Özellikle enformasyon teknolojisi
alanında çalışan uzmanlar için küresel bir işgücü
piyasasının ortaya çıkışında; söz konusu niteliğe artan
ölçüde talep olması;mesleğin gerçekleşmesinde
özel kültürel yapıların etkisinin düşük
olması; İngilizce'nin başat dil olması; şirket-içi,
şirketler arası, bölge ve ülkeler arasında akışkanlığın
yüksek olması; mesleğin geri dönüş ve yatırım
potansiyelinin yüksek olması; sendika ve diğer meslek
kuruluşları tarafından geniş ölçüde düzenlenemeyen
bir meslek olması önemli etkenlerdir.
Nitelikli işgücü akımlarında, günümüzde
ortaya çıkan özellikleri anlama açısından,özellikle
farklı meslek grupları düzleminde olgunun analizi önem
taşımaktadır. Bu hem olguya neden olan unsurlar hem de olguya yönelik
politikaların sağlıklı bir değerlendirmesi için önem
taşımaktadır. Özellikle, enformasyon teknolojileri alanında
çalışan uzmanların göçünde ortaya çıkan
ancak yukarıda aktarmaya çalıştığımız sınıflandırmada ortaya
konulmayan önemli bir diğer özellik, gelişen iletişim
teknolojilerine dayalı olarak, söz konusu uzmanların kök
ülkelerinden fiziksel bir ayrılmaya gereksinim olmaksızın yurt
dışında bir kuruluş adına, kendi ülkelerinden hatta kendi
evlerinden çalışmalarıdır. Gizli göç olarak
değerlendirdiğimiz bu olguyu, izleme yönünde olanağımız
bulunmamaktadır. Bu durumu, bir anlamda, nitelikli göç
akımlarının enformelleşmesi olarak da adlandırmak olanaklıdır. Bugün
gelinen noktadan ileriye doğru bakıldığında, gelişmiş ülkelerin
seçici göç politikaları temelinde, özellikle
yeniliği üretecek insan gücü için fiziksel göçü
desteklemeyi sürdürmekle birlikte; söz konusu yeniliği
uygulayacak insan gücü açığını büyük
ölçüde fiziksel hareketliliğe gereksinim olmaksızın
gizli göç olarak adlandırdığımız çerçevede
kapatmaya çalışacağını, bu noktada gelecek nitelikli işgücü
göçü tartışmalarında olgunun daha fazla yer
tutacağını söylemek olanaklıdır.
Kaynak: Iradele, R(2001), "The Migration of
Professionals: Theories and Typlogies", International
Migration, Vol:39(5), s:7-26.