Giriş
İçinde bulunduğumuz dönem Bilgi Çağıdır.
İnsanlığın gelişiminde çok önemli payı bulunan Tarım
ve Sanayi devirleri artık
çok gerilerde kalmıştır. Bu "Bilgi Çağı"nda
bilgiye çok çabuk ulaşan ve bilgiyi üretip
kullanabilen toplumlar uluslararası yarışta öne geçecekler
ve hızla geliştirdikleri yüksek teknoloji sayesinde elde
ettikleri avantajla bilgi çağını yakalayamamış toplumlara
egemen olacaklardır. Bu egemenlik artık geçmişteki gibi bir
ülkenin topraklarını kendi ülke sınırları içine
katmak şeklinde olmayacak, onun yerine, o ülkeleri ürettikleri
tüm ürünleri rahatça satabilecekleri pazar
olarak kullanabilmeleriyle, onlardaki hammadde kaynaklarını ucuza
elde edip işledikten ve çok büyük katma değer elde
ettikten sonra onlara bu ürettikleri ürünleri yüksek
fiyatlarla satabilmeleriyle, kendi dillerini, kültürlerini,
hatta giyinme ve yeme alışkanlıklarını dahi onlara aktarma yoluyla
olacaktır.
Hızla gelişen yeni teknolojiler, artık eskiden olduğu gibi kol gücüne
değil, iyi eğitim görüp çok iyi donanımlı olarak
hayata atılan genç beyinlere gereksinim duymaktadır. Bu
beyinleri yetiştirmek için çok uzun bir zaman ve çok
yüksek bir bedel ödemek gerekecektir. Bunun yerine gelişmiş
ülkeler, yanlış ve dar görüşlü politikalar
yüzünden kendi iyi yetişmiş ve donanımlı gençlerini
yerinde ve yeterince kullanamayan az gelişmiş ülkelerden (Bilgi
çağına uyum sağlayamamış-bilgi çağını yakalayamamış
ülkelerden demek çok doğru bir tanım olacaktır.) hiçbir
transfer bedeli ödemeden bu genç beyinleri çok
ucuza ülkelerine getirmeyi uygun görmektedirler. Bu göç
eden genç beyinlere, kendi ülkelerinde hayal bile
edemeyecekleri olanakları sağlayarak (Aslında sağlanan bu olanaklar,
kendi insanlarına sağladıkları olanakların bile bazen çok
altında olabilmesine rağmen) göç ettikleri ülkelerde
devamlı kalabilmelerini sağlayacak özendirme politikaları
uygulayarak, onlardan devamlı yararlanma yollarını elde
etmektedirler.
Beyin Göçüne Göç Alan Ülkelerin Yaklaşımı
Beyin göçü olarak göç alan ülkeler
gelişmiş ülkeler olup bu göçü devamlı olarak
özendirici politikalar uygulamaktadır. Çünkü, beyin
göçü, bu ülkeler açısından hiçbir transfer bedeli ödemeksizin elde edilmiş değerli bir kaynak
kazanımıdır.
Gelişmiş ülkeler, kendi iş güçü açığını az
gelişmiş ülkelerden karşılamayı en çabuk ve ucuz bir yol
olarak görmekte ve bunun için her türlü yolu
denemektedirler.
Geçmiş dönemlerde gelişmiş ülkeler, örneğin1960 lı yıllarda
Almanya ve bazı Avrupa ülkelerinin davranışı gibi, 2.Cihan
savaşının büyük yıkımını onarabilmek ve kalkınmalarını
gerçekleştirebilmek için en başta Türkiye olmak
üzere, Yunanistan, eski Yugoslavya v.b. ülkelerden oralara
gönderdikleri doktorlar tarafından muayeneleri sırasında,
bedensel yönden çok sağlıklı, güçlü, el
ve ayaklarında nasırları bulunan işcileri ülkelerine kabul
ediyorlardı. Bu dönemde, örneğin Türkiye'deki
birçok lise mezunu, hatta üniversite öğrencisi genç,
el ve ayaklarında nasır oluşması için tarla ve inşaatlarda
ücret almadan uzun süre çalışarak bu muayenelerden
başarılı olarak geçebilmek için büyük uğraş
vermişlerdir. Daha sonraları aynı ülkeler usta ve teknisyen
açıklarını giderebilmek için kendi ülkelerinden
gönderdikleri doktorları ve işgücü açığı
bulunan alanlardaki usta ve teknisyenleriyle bu seçimi
yaptırmışlardır.
Gelişmiş ülkeler, 2000 li yıllarda artık kolgücüne dayalı
işgücü açığına gereksinim duymamaktadır. Zira bilgi
çağında, gelişen ileri teknolojiler sayesinde gelişmiş olan
ülkeler kolgücüne değil iyi eğitimli, donanımlı genç
beyinlere gereksinim duymaktadır. Bu dönemde, daha doğru
tanımla bilgi çağında, artık iyi yetişmiş ve donanımlı genç
beyinleri ülkelerine çekmek için özel çaba
sarfetmektedirler. Göçmen olarak kabul etmek şeklinde
olabileceği gibi, yeşil kart, karşılıksız master ve doktora
burslarıyla hangi alanda işgücü eksiği bulunuyorsa o
alandaki genç beyinleri ülkelerine kabulde özendirici
uygulamalarda bulunmaktadırlar.
Gelişmiş ülkeler, ülkelerine çektikleri
genç beyinlerden, uzun süre gereksinim duyduklarını
ülkelerinde tutabilmek için de onlara kendi ülkelerinde
bulamayacakları her türlü olanakları sağlamaktadırlar.
Beyin Göçüne Göç Veren Ülkelerin Yaklaşımı
Beyin göçü veren ülkeler açısından
bakıldığında da durum genellikle göç alan ülkelerin
lehine bulunmaktadır. Zira, göçveren ülkelerin
neredeyse tamamında, genç beyinlerin ülkelerinde
kalmaları yönünde değil, yurtdışına gitmelerini özendirici
yönlerde politikalar uygulanmaktadır.
Şöyle ki,
1-Az gelişmiş ülkelerde genç beyinlerin gelişimine ve
istedikleri alanda çalışabilmelerine uygun olanaklar
bulunmamaktadır. Bu yönden genç beyinlerin yurtdışına
gidişleri yönetimlerce ve kamuouyunca çok normal bir
durum olarak görülmektedir.
2-Genç beyinlerin dış ülkelerde iş bulup gitmeleri, az
gelişmiş ülkelerdeki işsizlik baskısını azaltmasından dolayı bu
ülkelerin kısa vadeli politikalar üretmeye alışmış
siyasetçileri ve yöneticileri tarafından çok
olumlu görülmektedir.
3-Eğitim sistemlerini dahi kendi ülke gereksinimlerine göre
değil, sanki gelişmiş ülkelerin gereksinimlerini karşılamaya
yönelik bir anlayışla yapıyorcasına planlamakta ve uygulamaya
koymaktadırlar. Bu hatalı eğitim planlaması ise genç
beyinlerin ülke dışına göç etmelerine özenmelerine
neden olacak şekilde bir sonuç doğurmaktadır.
Göç Eden Beyinlerin Yaklaşımı
Göç edenler kendi ülkerinde elde edemedikleri olanaklari göç ettikleri ülkelerde
bulabilmektedir. Ülkelerinde kaldiklarında iş bulmada,
kendilerini geliştirmede elde edemeyecekleri fırsatları sunan
gelişmiş ülkelere giden genç beyinler oralarda son
derece ileri teknolojilerle tanışmakta ve de o konularda hiçbir
ülke yurttaşından aşağı kalmayacak şekilde başarı
göstermektedir.
Genç beyinler, okullarından mezun olduklarında, o güne kadar
ailelerinin desteğiyle yaşamlarını devam ettirdiklerinden artık kendi
ayakları üzerinde durabildiklerini kanıtlamak ve ailelerine yük
olmaktan çıkabilmek için eğitim gördükleri
alanda öncelikle bir işe girmek istemektedir. Bu yeni işe girmek
isteyen genç beyinler ya iş bulamayacak, ya da ilgi duydukları
ve de eğitim yaptıkları alanın dışında çalışmak zorunda
kalacaklardır. Hayata atılmanın daha ilk adımında karşılaştıkları bu
olumsuz durum onları ya yeni arayışlara itecek ya da kötümser
bir duruma sokarak hayat boyu mutsuz, verimsiz bir çalışma
hayatını sürdürmesine sebep olacaktır.
Genç beyinlerin ayrıca kendi ülkerinde bir
iş bulabilmek için hiç te içlerine
sindiremeyecekleri, kabullenemeyecekleri bir şekilde siyasetçilerden
torpil bulmak zorunda kalmaları da onları karamsarlığa sevk eden
diğer bir konu olmaktadır. Yetenekleri, başarıları oranında değil de
buldukları adamların gücüne, kendilerine olan yakınlığına
ve bu kişilerin becerilerine göre bir iş bulmaya çalışmak
gerçekten başlangıçta çok idealist düşüncelerle
hayata atılan genç beyinlerde çok büyük düş
kırıklığına neden olmaktadır. Hele bir de kendilerinden çok
daha eğitimsiz, yeteneksiz kişilerin çok önemli işlere ve
görevlere yerleştirildiğini görmek veya duymak onların
heves ve heyecanlarını, gelecekle ilgili hayallerini büsbütün
söndürmektedir.
Kendi ülkelerinde iş bulmak yönünden son derece olumsuz
durumlarla karşılaşan genç beyinlere gelişmiş ülkeler
tarafından yapılan iş teklifleri son derece cazip gelmekte ve bu
tekliflere genç beyinler.sanki denizde boğulurken buldukları
bir cankurtan simidine sarılırcasına sımsıkı sarılmaktadırlar.
Gelişmiş ülkelerin cazip teklifleriyle yurtdışına
giden genç beyinler, oralarda kendi ülkelerinde
bulamayacakları olanaklarla kendilerini geliştirmekte, deneyimlerini
artırmaktadırlar. Geçici olarak düşündükleri bu
yurtdışındaki çalışma hayatından sonra konularında uzman olan
beyinler elde ettikleri tüm bilgi, deneyim ve becerilerini kendi
ülkelerinin hizmetine sunmak, ülkelerine olan maddi ve
manevi borçlarını hiç olmazsa bu yolla ödemek
heves, heyecan, hayalleri ve umutlarıyla ve de o güne kadar elde
ettikleri oldukça fazla artı değerlerle ülkelerine
dönmektedirler. Deneyim ve konularında uzmanlık kazanmış
beyinler ülkelerine döndüklerinde, ülkelerine
döndüklerine pişman olacak davranışlarla
karşılaşmaktadırlar. Sanki yurtdışına gitmiş ve çok iyi
yetişmiş olmakla büyük suç işlemiş gibi karşılık
görmektedirler. Kıskançlıklar, çekemezlikler,
uygun olmayan görevlerin teklif edilmesi, çok daha
ehliyetsiz ve yeteneksiz kişilerin emrinde çalışmaya zorlanma,
kendilerini daha da geliştirme olanağı bir yana, elde ettikleri
uzmanlık bilgilerini bile uygulayamama ve hatta işsiz kalma durumuyla
karşı karşıya kalan çok değerli beyinler büyük bir
hayal kırıklılığı ile tekrar geldikleri ve her an onları büyük
bir istekle bağırlarına basmaya hazır olan gelişmiş ülkelere
dönmektedirler.
Böylece başlangıçta geçici olarak
düşünülen yurtdışına gidişler, ülkelerine büyük
umutlarla dönen beyinlerin büyük hayal kırıklığına
uğramalarıyla geçici olmaktan çıkmakta, gittikleri
ülkenin vatandaşlığına geçip oralarda devamlı kalmaya
dönmektedir. Yurtdışına tekrar gitmeyen ve de ülkelerinde
kalan çok değerli beyinler ise ülkelerine yeterince
yararlı olamamakta, bu beyinlerin elde ettikleri tüm değerli
bilgiler hızla değişen ve gelişen teknoloji-bilgi çağında
zamanla değerini yitirmektedir. Maalesef büyük umut ve
hayallerle ülkelerine geri dönüş yapan ve bir daha da
yurtdışına gitmeyi hiç düşünmeyen deneyimli ve
donanımlı beyinler ülkelerinde karşılaştıkları davranışlar,
ülkelerine hizmet edebilme çabası içindeki
uğraşlar sırasında çok yorgun düşmelerinden dolayı artık
hiç bir şey elde edemeyeceklerine inanmakta, bunun sonucunda
da buruk ve küskün bir şekilde sıradan yaşamlarını
sürdürmektedirler.
Sonuç:
Yukarıda belirtilen beyin göçü oluşumunu yaratan nedenler,
maalesef Türkiye'mizin de içinde bulunduğu gelişmekte
olan ülkelerin değişmez kaderi haline gelmektedir. Beyin
Göçünün ülkemiz açısından bir kayıp
olmayıp, bunun iyi değerlendirilip kullanılması ve ülke yararına
yönlendirilmesi halinde büyük güç olacağı
şüphesizdir. Bu inanç ve görüşte olanların
görüş ve katkılarıyla "BEYİN GÖÇÜ" TÜRKİYE'YE "BEYİN GÜCÜ" olarak dönerek
çok büyük katkıda bulanabilecek, ülkemizin
içinde bulunduğu durumdan yapacağı bir sıçrama sonucu
"BİLGİ ÇAĞI" nı yakalayarak teknoloji üretebilecek
hale gelerek TÜRKİYE ileri derecede gelişmiş uluslar arasına
katılabilecektir. "BEYİN GÖÇÜ" WEB sayfasında (www.beyingocu.com)
ortaya konulacak görüş ve düşünceler sayesinde
ülkemizin hakettiği çağdaş, gelişmiş ülkeler
kervanına katılma yolları ve yöntemlerinin elbirliğiyle
oluşturulması çok zor olmayacaktır.
Yeter ki kendimize ve birbirimize
güvenelim, "Beyin Göçü"nden
Türkiye'ye büyük katkılar sağlanabileceğine inanalım,
çağımızın iletişim olanaklarından yararlanarak ülkemizin
hakettiği çağdaş, onurlu, kişilikli, sadece yeni teknolojileri
tüketen değil, aynı zamanda yeni teknoloji üreten bir hale
gelebilmesine katkıda bulunacak çabayı gösterebilelim.
SAYGILARIMLA